29 Eylül 2010 Çarşamba

Önemli Uyarı

Bu blogdan yararlanırken şu gerçeği sakın unutmayın:

        Hiçbir kelime, hiçbir cümle ve hiçbir söz gerçeği anlatamaz. Çünkü onların böyle bir yeteneği yoktur, yani onlar, sâdece bahsettikleri şeyi işaret ederler. 
        Kelimelerin, cümlelerin ve sözlerin işaret ettikleri şeyleri anlamak yalnızca o şeylere tam farkındalık ile tanık olmak ve yaşamakla mümkündür. Bu neden ile bu blogda yazılan hiçbir şey KESİNLİKLE gerçeğin kendisi değildir ve KESİNLİKLE gerçeği anlatamaz. Onlar, gerçeği sâdece işaret eder. Söylenen, yazılan, çizilen hiçbir şeye ve bu blogda yazılanlara "KESİNLİKLE" inanmayın. Çünkü

İNANÇ, ZİHNİNİZDE OLUŞAN GÖRÜNTÜLERİN GERÇEK OLDUĞU ZANNINA YOL AÇAR. BÖYLECE SİZİ KÖRLEŞTİRİR. GERÇEĞİN DEĞİL, YANLIŞIN PEŞİNDEN GİTMENİZE SEBEP OLUR.

28 Eylül 2010 Salı

Acaba bu insanlar neden deli oluyorlar ?

Bu soruyu yetkili bir kişiye sordum, kendisi bu insanların niçin delirdiklerini anlamadığını, hiç kimsenin bu konu hakkında kesin bir şey söyleyemeyeceğini, fakat deli olan insanlardan birçoğunun gerçek hayatta gerçekleştiremedikleri önemli olma hissini, delilik ile tatmin ettiklerini söylemiş ve daha sonra şu hikâyeyi anlatmıştı.

"Bir hastam vardı, evlilik hayatı facia ile sonuçlanmıştı. Karısı sevgi istiyor, çocuk sahibi olmayı ve nüfuz sahibi olmayı istiyordu. Hayat, onun bütün ümitlerini altüst etmişti. Kocası onu sevmiyordu. Yemeklerini onunla yemiyor, sofranın başına geçiyor ve karısını kendisine hizmet etmeye mecbur ediyordu. Karısı çocuk doğurmamış, önemli bir mevki sahibi olmamış, nihayet delirmiş ve kendi kafasında kocasını boşamıştı. Bugün kendisini İngiliz aristokratı ile evlenmiş kabul ediyor ve Lady Smith olarak hitap edilmesinde ısrar ediyordu. Kendisini her gece yeni bir çocuk doğurmuş kabul ediyor ve beni gördüğünde: - Doktor dün gece bir çocuğum oldu," diyor.

Hayatın gerçekleri bu kadının bütün ümitlerini yok etmişti, fakat delilik âlemi ona bütün isteklerini tatmin eden, ona umduğu bütün düşünceleri gerçekleştirme imkânını vermişti.

Facia mı? Diyeceksiniz. Bilmiyorum. Fakat bu kadını tedavi eden doktor diyor ki: "Bu kadını iyileştirmek elimde olsaydı, bundan çekinirdim. Çünkü bu haliyle daha mutlu."

Delilerin birçoğu mutludur. Çünkü deliliğin zevkini sürüyorlar. Çünkü meselelerini halletmiş bulunuyorlar. İsterlerse size bir milyon dolarlık bir çek veya size dünyanın en büyük adamına hitaben bir tavsiye mektubu yazarlar. Bunlar kendi yarattıkları âlem içinde özledikleri ve kendilerine vermek istedikleri ehemmiyeti bulmuşlardır. İnsanlar kendilerine vermek istedikleri ehemmiyeti tatmin için akıllarını bile kaybederek ona ulaştıklarına göre biz başkalarına karşı samimi takdirlerimizi bildirerek neleri başaracağımızı tahmin edebilirsiniz.[1]


[1] Dale CARNEGIE - Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı

Karakter Testi 1in Değerlendirmesi

Test sonunda; A,B,C ve D seçeneklerine verilen puanları toplayınız. Hangi seçenekteki puanlarınız ağırlıktaysa, baskın karakter özelliklerinizin o guruba girdiği anlaşılacaktır. Puanların yüksek olduğu ikinci grup karakter özellikleri de sizde bulunacağından, ikinci grup karakter özelliklerini de göz önünde bulundurmanız faydalı olacaktır. Hangi seçeneğe daha çok puan verdiyseniz, o seçeneğe karşılık gelen karakter aşağıda verilmiştir:

A.      Kırmızı Karakter,
B.      Sarı Karakter,
C.      Yeşil Karakter,
D.      Mavi Karakter

Sarı Karakterlilerin Temel Özellikleri: Sarı karakterli kişiler, bu 4 ana kategori içinde en hareketli karakterdir. İlgi çekici ve karizmatik yapılıdırlar. Dışarıdan bakılınca sevimli, kıpır kıpır, hikâyeler anlatıp güldüren ve gülen birini görüyorsanız onları hemen tanırsınız. Birebir ilişkilerde çok aktiftirler. Yabancılarla kolaylıkla ve özel bir çaba göstermeksizin ilişki kurarlar. Geniş bir tanıdık çevreleri vardır. Hayaller kurmaya yatkındırlar. Vizyonları çok geniştir. Bir organizasyon içerisinde büyük projeler hayal edebilen, çok daha büyük ve parlak bir geleceği düşünebilen kişilerdir. Ancak bunları hayata geçirme konusunda büyük sıkıntılar yaşayabilirler. Bu karakter grubunun genel özellikleri; girişkendirler, ayrıntılar üzerinde düşünmezler, çalışma alanları dağınıktır, onları toparlayacak birine ihtiyaç duyarlar, eğlenceli ve hareketlidirler, mutluluk ve enerji yayarlar, dikkatsizdirler, hazır cevaptırlar, ikna edicidirler, sorunlara ilginç çözümler bulurlar, meraklıdırlar.


Sarı Karakterli Kişilere Tavsiyeler:

Aldığınız emanetlere dikkat edin. Aldığınız emaneti zamanında ve zarar vermeden geri verin.
Az konuşup çok dinleyin.
Asla ertelemeyin. Üşenmeyin ve vazgeçmeyin.
Karşınızdaki kişinin beden diline dikkat edin.
Çocukluktan ve saflıktan kurtulun. İçinizdeki çocuğu canlı tutun; ama her yerde ortaya çıkarmayın.
Daha düzenli olun.
İnsanların sözlerini kesmeyin.
Olayları fazla büyütmeyin.
Konuşmalarınızda daha net ve açıklayıcı olmaya özen gösterin.

Mavi Karakterli Kişilerin Özellikleri: Mükemmeliyetçidirler. Duruşları, kıyafetleri ve her şeyleriyle çok düzenlidirler. Her şeyleri uyum içinde görünür. Kurallara çok bağlıdırlar. Çalışma ortamları tam anlamıyla mükemmel ve profesyoneldir. Her şeyleri planlı ve programlıdır. Hassas insanlardır. Ayrıntılar konusunda titiz davranırlar. Çoğu zaman karar vermede büyük sıkıntılar yaşarlar. Genelde yalnızlıktan hoşlanırlar. Konuştuklarında ses tonları alçaktır. Konuşma hızları düşüktür. Duygularını açıkça ortaya koymazlar, mantık ağırlıklıdırlar. Heyecanları ve duyguları ölçülüdür. Bir olumsuzluk esnasında sakin ve akılcı olabilirler. Kuralcı olduklarından kolay kolay değişmek istemezler. Daima tedbirlidirler. Olayların olumsuz yönlerini görüp kaygılanırlar. Detaycıdırlar. Meraklıdırlar, araştırmacıdırlar. Riskleri önceden görürler. Ciddi ve ağır başlıdırlar. Standartları yüksektir. Yeteneklidirler.
Mavi Karakterli Kişilere Tavsiyeler:

İyi bir şey yaptıklarında insanları takdir edin.
İnsanlar bir şeyi sizin kadar mükemmel yapmasalar da beğeninizi gösterin.
Ayrıntıları hesaplarken bütünü kaçırmayın.
Yaptığınız işi nasıl yapacağınızı düşünürken niçin yaptığınızı da unutmayın.
Her zaman ve en iyi olmaya çalışmayın. İyi olmanız zaten yeterlidir.
Kendinize güvenin ve potansiyelinizin farkında olun.
Kendinizi fazla eleştirmeyin.
Hayatın olumlu yönlerini görmeye çalışın.
Küçük şeyleri dert etmeyin.

Kırmızı Karakterli Kişilerin Özellikleri: Güçlü kararlı tiplerdir. Az laf, çok iş derler. Sonuç odaklıdırlar. Herkesin onlar gibi düşünüp hareket etmesini isterler. Gereksiz konuşmalardan ve işlerden hoşlanmazlar. Hep yapacak işleri ve alınmış kararları vardır. Önemli olan onlara göre işin özünü anlamak ve sonucu elde etmektir. Bu yüzden kararlarını uygularken gözleri başka bir şey görmez. Yüksek; ancak gerçekçi hedefler belirlemekten ve bunları gerçekleştirmeye çalışmaktan büyük zevk alırlar. Son derece bağımsız insanlardır. Zaman yönetimi konusunda üstün bir becerileri vardır. Konuşması hızlı ve tempoludur. Çalışma ortamları, ne çok dağınık ne de çok düzenlidir. Hep dik durmaya çalışırlar, kimseden yardım istemeyi sevmezler. Kendilerini daima haklı görme eğilimleri vardır. Eleştiriden pek hoşlanmazlar. Kararlı ve iş bitiricidirler. Ani kararlarıyla insanları şaşırtabilirler. İşlerine aşırı odaklanırlar; fakat sonuçlar konusunda yeterli değerlendirmeyi yapamayabilirler. Lider özelliklidirler. Özgüvenleri yüksektir.


Kırmızı Karakterli Kişilere Tavsiyeler:

Hatasız kul olmayacağını kabul edin ve esnek olun.
Herkesin zayıf bir yönü olduğunu kabul edin.
Başkalarının da haklı olabileceğini kabul edin.
Konuşurken emir kipi kullanmayın.
Her şeye karışmaktan uzak durun.
Sabırlı olmayı öğrenin.
İnsanları küçümsemeyin.
Her zaman lider olamayacağınızı kabul edin.

Yeşil Karakterli Kişilerin Temel Özellikleri: Orta yollu tiplerdir. Dikkat çekici hatalarda bulunmazlar. En belirgin yönleri her yerde mutlu olabilmeleri ve hallerinden memnuniyet duymalarıdır. Sabırlıdırlar. Ayırt edilmesi en güç olan ve zor anlaşılan kişilerdir. İçten içe çok inatçıdırlar. Projeleri yarım bırakabilirler. Pek fazla kimseye hayır diyemezler. Barışçıl ve fedakârdırlar. En çok önemsedikleri şey çevreden saygı görmektir. Daha duygulu ve heyecanlıdırlar. Gruplarla uyumludurlar. Kendilerini ön plana çıkarmaya çalışmazlar. Başka insanların katkılarındaki değeri görme konusunda oldukça yeteneklidirler. Uyumlu ilişkilere çok değer verirler. Başka insanların hislerine karşı duyarlıdırlar. Çok hareketli ortamları sevmezler. İnce ve düşündürücü espri anlayışına sahiptirler. Kendileriyle barışıktırlar. Çok rahattırlar. Çatışmadan çok çekinirler. Doğal arabulucudurlar. Çok sabırlıdırlar. İçlerinde fırtınalar koparken dışarıdan sakin görünebilirler. Kimseyi kırmak istemezler.


Yeşil Karakterli Kişilere Tavsiyeler:

Başkalarının sessizliğinizden istifade etmelerine müsaade etmeyin.
Her şeye evet derseniz evettin bir kıymeti kalmaz. Hayır demeyi de öğrenin.
En kötü kararın kararsızlık olduğunu bilin.
Duygularınızı açmayı öğrenin.
Kendi kendinizi motive etmeyi öğrenin. Motivasyonunuz için başkalarının görüşlerini beklemeyin.
Tembelliği bırakın ve işlerinizi ertelemeyin.
Sorumluluk almaya gayret gösterin.
Yeni şeyler denemeye çalışın.
Daha enerjik olmaya çalışın.

Karakter Testi 1

DİKKAT: Testi işaretlerken şu anda sahip olduğunuz düşünceye göre işaretlemeye özen gösteriniz. Her sorunun altında 4 şık yer almaktadır. Soruları cevaplarken size en uygun seçeneği 2, o seçenekten sonra size en uygun gelen ikinci seçeneğe ise 1 ile puanlandırınız. Seçeneklerden sadece iki şıkka işaret koyun. Eğer sadece tek şıkka işaret koyacaksanız, o şıkka 2 puanını verin.

1. Aşağıdaki beyitlerden hangisi sizi daha iyi anlatır?
a. Güçlü, kararlı, girişken ve doğuştan liderim, Düşer kalkar, yoluma devam ederim.
b. Hayata anlamlı renkler katar eğlenceyi severim, Ömür boyu herkesin mutlu ve neşeli olmasını dilerim.
c. Her anımı huzurlu ve sakin geçirmek isterim, Kavga gürültü sevmem, işlerimde en kolay yolu seçerim.
d. Her şeyin mükemmel, düzgün, kusursuz olmasını isterim, İlişkilerimde saygılı ve mesafeli olmayı severim.

2. Genellikle hangi tempoda ve nasıl konuşursunuz?
a. Hızlı ve sonuca yönelik
b. Çok hızlı, heyecanlı ve eğlenceli
c. Daha yavaş ve sakin
d. Normal ve söyleyeceklerimi aklımda tartarak

3. Bir işe motive olmanızı sağlayan en önemli unsur hangisidir?
a. Sonuçları düşünmek
b. Onaylanmak, takdir edilmek
c. Guruptaki arkadaşlarımın desteği
d. Etkinlik, düzen ve disiplin

4. Çalışma tarzınız hangisine uygundur?
a. Yoğun ve hızlıyımdır. Aynı anda birkaç iş bir arada yapabilirim.
b. Özgür bir ortamda çalışırım. İnsan ilişkileri odaklıyımdır.
c. Ön planda olmayan; Ama gruba her türlü desteği veren bir yapım vardır.
d. Ayrıntıları önemserim ve tek bir konuya odaklanarak çalışırım.

5. Çalışma temponuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?
a. Hızlı bir tempoda çalışır, çabuk karar almayı severim.
b. İşlerin, rutin ve sıkıcı olmadığı ortamlarda yüksek motivasyonla çalışırım.
c. Nadiren aceleciyimdir. Geçde olsa üstlendiğim işi bitiririm.
d. Ayrıntılı düşünerek karar veririm. İş bitirici bir tempoyla çalışırım.

6. Hangisi sizi daha çok rahatsız eder?
a. Zaman israfı ve işlerin gecikmesi
b. Tekrar gerektiren işler ve monotonluk
c. Çatışma ortamı ve anlaşmazlıklar
d. Yanılmak ve yapılan hatanın tekrarlanması

7. Bulunduğunuz gruplarda hangi konumda daha başarılı olursunuz?
a. Olaylara yön veren ve otoriteyi kullanan
b. İnsanları motive eden ve neşelendiren
c. Uzlaştırıcı ve grup içindeki uyumu sağlayan
d. Bilgi sağlayıcı, araştırıcı ve olayları takip eden

8. Hangisi sizi daha çok strese sokar?
a. Olaylar üzerindeki güç ve kontrolümün azaldığını hissetmek
b. Sıkıcı, rutin işler yapılan bir ortamda bulunmak
c. Beni aşacağını düşündüğüm sorumluluklar üstlenmek
d. Düzensiz ortamlar ve eksik yapılan işler

9. Bir öğrenci olsanız ve öğretmeniniz sınav kağıdınızı ikinci defa incelediğinde puanınızı artırdığını söylese, nasıl bir tepki verirsiniz?
a. Bunu zaten hak ettiğimi düşünürüm.
b. Çok sevinirim ve sevincimi belli ederim.
c. Hocama teşekkür eder ve saygı duyarım.
d. Hocamın nerede hata yaptığını merak eder, kağıdımı görmek isterim.

10.Saatler sürecek bir iş toplantısına katılmanız gerektiğinde aşağıdakilerden hangisini benimsersiniz?
a. Konunun ana hatlarının konuşulması için, sonucun belli olmasından hemen sonra çıkmayı tercih ederim.
b. Toplantı eğlenceli bir şekilde devam ettiğinde sonuna kadar kalmayı, sıkıcı olmaya başladığında erken çıkmayı tercih ederim.
c. Toplantının huzur içinde geçmesi ve güzel kararlar çıkması için üstüme düşeni yaparım.
d. Toplantıya vaktinden önce gelir, tüm detayları not eder ve bir değerlendirme yapmakiçin geç çıkarım.

11.Kendinizde gördüğünüz en zayıf yönünüz hangisidir?
a. İnsanlar işleri istediğim gibi yapmadığında ve seri olmadıklarında sinirlenmek
b. Düzensiz, dağınık ve programsız olmak
c. Kimseye hayır diyememek ve başkalarının işine koşarken kendi işimi aksatmak
d. Her şeyin kusursuz ve mükemmel olmasını istemek. İnsanlar buna uymadığında sinirlenmek

12.Kendinizde gördüğünüz en güçlü yönünüz hangisidir?
a. Kısa sürede karar alan ve harekete geçen yapım
b. Girdiğim ortamlara neşe ve heyecan katan tarafım
c. Her türlü ortama uyum sağlama ve çatışmaları önleme gayretim
d. Her şeyi planlı, programlı ve düzenli yapma huyum

13.Aşağıdaki ifadelerden hangisi sizi daha iyi tanımlar?
a. Güçlü, kararlı, otoriter ve yönlendirici
b. Popüler, neşeli, sevimli ve muzip
c. Barışçıl, sevecen, uyumlu ve sakin
d. Tertipli, düzenli, disiplinli ve planlı

14.Çalışma masanızda nelere dikkat edersiniz ?
a. Öncelik verdiğim şeyleri yapacak şekilde düzenlenmiş sade bir masayı tercih ederim.
b. İnsanlara karma karışık gelen; ama benim aradığım her şeyi bulduğum bir masada çalışırım.
c. Önce masamın üzerine gerekli olan her türlü araç gereci koyarım. Sık sık kalkarak enerjimi harcamak istemem.
d. İyi bir iş çıkarmam için masam son derece derli - toplu ve düzenli olmalıdır.

15.Ertesi gün çözülmesi gereken bir problem varsa o akşamki ruh haliniz nasıl olur?
a. Çok büyük tedirginlik duymam; çünkü ertesi gün o işi olması gerektiği gibi yapacağımdan eminimdir.
b. Çok tedirginlik duymam; çünkü nasıl olsa işler bir şekilde hallolacaktır.
c. Sorumluluğun üstümde olmasından dolayı tedirginlik duyarım.
d. Tedirginlik duyarım ve gecenin büyük bir bölümünde problemin nasıl çözüleceğiyle ilgili planlar yaparım.

Kendini Geliştirme

Gelişim, belirli bir duruma doğru gerçekleşen değişim sürecidir. Kendini geliştirmekse; insanın olmak istediği ve belirlediği bir kişisel durumu elde etmek için gerçekleştirdiği değişim sürecidir. Başka bir deyişle kişisel gelişim, olmak istenilen yere varma çabasıdır.

Görüldüğü üzere kişisel gelişim için önce olmak istemek ve olunmak istenilen yeri (durumu-yapıyı) belirlemek gerekmektedir. Ne istendiği önceden belirlenmelidir.

Kişinin ne istediğini belirlemesi çok önemli ve güç bir iştir. Bu nedenle kişi hedefini belirlerken, hedefe ulaştığında elde edeceği sonuçları tüm detaylarıyla incelemelidir. Eğer hedef doğru olarak belirlenmezse, büyük ihtimalle zaman içerisinde o hedeften vazgeçilecek ya da hedefe ulaşıldığında istenilen mutluluk yakalanamayacaktır. Her iki durum da ciddi kayıp demektir.

İnsan hayatında hedef belirleme çabasının önemi çok iyi anlaşılmalıdır. Hedef olmadan ne bir yere varılabilir, ne de bir sonuç elde edilebilir. Bu da çok değerli olan insan ömrü için göze alınabilecek bir durum değildir. Gelişim, hedefsiz imkânsızdır.

Hedef belirlemede kolaylık sağlayacak bazı noktalara değinmek faydalı olacaktır. İlk aşama kendini olabildiğince tanımak, yapabileceklerinin – gücünün farkında olmak ve istemektir.

Kendini anlayabilme ve gelişme arzusu ile başlanan süreç içerisinde hedef belirlerken, olumlu olunmalıdır. Olumluluk derken iki şey anlatılmak istenmektedir. Birincisi, hayata ve kendinize olumlu yönlerinizden bakabilmektir. İkincisiyse, hedef için oluşturulacak cümle ya da düşüncenin olumlu kurulmasıdır. Olumsuz cümlelerle hedef belirlenemez. Kişi olumsuz cümlelerle harekete geçemez. Örnek verecek olursak, “başarısız olmak istemiyorum.” Hedef belirlemekte kişiye yardımcı olamaz. Ancak olumlu kurulacak cümleler zihni harekete geçirebilir ve düşünce üretebilir. “Başarılı olmak istiyorum.” Gibi. Olumlu bir cümle, düşünce üretimine daha çok olanak sağlar.

“Başarısız olmak istemiyorum” cümlesi zihinde bir hareketlilik yaratmazken, “Başarılı olmak istiyorum” cümlesi hemen ardı ardına yeni sorular getirir. “Hangi konuda başarılı olmak, ne kadar başarılı olmak, ne için başarılı olmak” vb.

Hedef belirlerken olumlu olmak, elbette ki yeterli değildir. Bu başlangıç aşamasıdır. Hedef belirlerken “Bu hedefin benim için anlamı ne? Ben bunu gerçekten istiyor muyum? Bu hedef gerçekleşirse ne olur?” gibi soruların da sorulması gerekir.

Hedef belirlenirken hedefin tüm detayıyla ve net olarak ortaya konması gerekir. “Başarılı olmayı istemek” yeterli ve net bir cümle değildir. Nerede, hangi alanda başarı istenildiği açıkça ifade edilmelidir. Netlikle beraber, hedefin ölçülebilir bir düzeyi de olmalıdır. “Ne kadar başarılı olmak” istendiği ortaya konmalıdır. Bu hedefe ölçülebilirlik kazandırır. Ölçülemeyecek nitelikteki hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı anlaşılamaz. Demek ki hedef, aynı zamanda ulaşılabilir olmalıdır. Ulaşılamayacak hedef gerçekçi değildir. Hedefin gerçekçi olması gerekir.

Bu basamaklara uyularak kurulmuş bir hedef cümlesi, kişiyi sonuca ulaştırabilir, değişimi sağlayabilir. Fakat belirlenen hedefin zaman ve koşullar açısından da değerlendirilmesi gerekir. Hedef için doğru zaman olup olmadığı, yeterli kaynakların var olup olmadığı gözden geçirilmelidir.

Hedefe ulaşıldığı anın zihinde canlandırılması, hayal edilmesi de önemlidir. Hedefe ulaşıldığında hissedilecek duygu ve düşünceler yeterince hissedilebilmelidir ki gerçekten hedefe ulaşıldığında bir hayal kırıklığı oluşmasın.

Hedefin belirlenmesi, gelişim sürecini zaten başlatmış olacaktır. Bu aşamadan sonrası düşünceleri eyleme geçirmekle olacaktır.

Hedefler küçük ya da büyük olabilir. Önemli olan sizi, varmak istediğiniz noktaya taşıyabilmesidir. Bir asıl hedef ve buna bağlı alt hedefler de oluşturulabilir.

Kendimizi Tanıyalım

Kendini tanımak; neyi sevip neyi sevmediğini bilmek, güçlü ve zayıf yönlerini görebilmek, kendi sınırlılıklarını ve yapabileceklerini bilmek, rolünün ve sorumluluklarının farkında olabilmektir.

Kişinin kendisini, en iyi kendisi tanıyabilir. Bu sebeple aşağıda size yardımcı olabilecek bir dizi ipuçları verilmiştir. Mümkün olduğunca aşağıda verilen bilgilere uygun olarak kendinizi tanımlayınız. Elinizden geldiği kadar bu işe vakit ayırınız ve mutlaka yazarak düşünmeye çalışınız.

1.       Kendinizle ilgili olumlu özelliklerinizi düşünerek, en çok hangi özelliğinizi beğendiğinizi not edin.

2.       Kendinizde beğenmediğiniz özellikler nelerdir?

3.       Bunlar en çok hangi zamanlarda ortaya çıkar?

4.       Beğenmediğiniz özelliklerinizi değiştirmek için neler yapabilirsiniz?

5.       Başka insanlarda beğenmediğiniz özellikler nelerdir?

6.       Başkaları sizi nasıl tanımlar? Örneğin arkadaşlarınız, akrabalarınız, komşularınız, öğretmenleriniz sizin nasıl bir insan olduğunuzu düşünürler?

7.       Başkalarının sizi nasıl tanımasını isterdiniz? Her insanın diğerlerine göre iyi yaptığı ve diğerlerine göre daha kötü yaptığı bir şeyler vardır. Sizin güçlü ve zayıf olduğunuz yanlarınız nelerdir?

8.       Her insanın dürüstlük, arkadaşlık, açık sözlü olma, saygılı olma, çevreyi koruma gibi bazı değerleri vardır. Her insanın öncelik verdiği değerler değişik olabilir. Sizin öncelik verdiğiniz değerler nelerdir?

9.       Bundan 15-20 yıl sonra nasıl bir insan olmak istediğinizi düşünün. Nerede, kimlerle yaşamak istediğinizi, ne iş yaptığınızı hayal edin. Bunları gerçekleştirebilmek için nelere ihtiyacınız olduğunu saptamaya çalışın. Kendinizle ilgili değiştirmeniz, geliştirmeniz, öğrenmeniz gereken şeyler nelerdir? Bunları bulmaya çalışın?

10.       Her insanın çeşitli rolleri ve bu rollerin yerine getirilmesi gereken sorumlulukları vardır. Örneğin anne rolü, öğrenci rolü, çalışan rolü, kardeş rolü, arkadaş rolü vb. Sizin rolleriniz nelerdir? Her bir rolünüz için ne gibi sorumluluklarınız var? Belirlemeye çalışın.


Kendini Tanıma

Kendini tanıma çabası, sanıldığı kadar kolay olmayan bir süreçtir. İnsan çoğu zaman kendini adlandıramadığı ve tanımlayamadığı duygular veya tutumlar içerisinde bulabilir. Bu nedenle kendini tanıma çabasına daha temel yaklaşımlar getirmekte fayda vardır.

Kendini tanıma çabası içerisinde olan kişi, önce birey olarak kendisini değerlendirmekle değil; varlık olarak insan kavramını ele almakla işe başlamalıdır. Yani insan, kendi bireysel dünyasını görmeye çalışmadan önce insan olarak evrendeki yerini değerlendirmelidir.

O halde nedir evren? İnsanlığın bugünkü bilgi düzeyiyle tanımlayabildiği evren, ifadenin yetersiz kalacağı kadar büyük ve sonsuz bir varlık düzeyidir. Trilyonlarca gök cismi ve bunların akıl almaz sonsuzlukta uyumudur. Gök taşları, gezegenler, yıldızlar, yıldız sistemleri, galaksiler ve bunların bir araya gelerek oluşturduğu uçsuz bucaksız bir bütündür. Bu insan aklının algılamakta zorlanacağı uçsuz bucaksız büyüklük içerisinde ufacık bir gezegendir dünya.

Peki, bu ufacık dediğimiz dünya, evrenin içerisinde bir parça olarak görülmeyip kendi bütünlüğü içerisinde değerlendirilirse? O zaman dünya da koskocaman bir varlık âlemidir. Denizleri, dağları, kuşları, bitkileri ve saymakla bitmeyecek varlıklar topluluğuyla, o da eşsiz ve benzersiz bir bütündür.

Peki, o halde esas soru nedir? Neden bütün bunlar dile getirildi? Esas soru, bu inanılmaz güzellikteki varlık âleminin nasıl değerlendirileceğidir? Bu sorunun en güzel cevabı; bütün bu inanılmaz ve sayısız güzelliklerin tek sebebinin insan oluşudur.

Yani insan yoksa bütün bu sonsuzluk da yok ve anlamsız demektir. Kısaca insan o kadar değerli ve kıymetlidir ki, bunca özen sadece onun yaşamasını sağlamak için var olmuştur.

Kendini tanıma yolundaki insan; kendisine ait herhangi bir bireysel özelliği ele almadan önce, bu gerçekliği kavramalıdır. Kendisini hangi düzeyde değerlendirirse değerlendirsin, hiç fark etmez, insan olduğu için son derece kıymetli ve eşsizdir. Her bireyin sadece insan olma vasfı, ona bu değeri ve güzelliği katmaktadır. Bu, sadece yaşaması için sunulan hazinenin büyüklüğünden bile kolaylıkla anlaşılabilmektedir.

O halde ilk ilke şudur; insan değerlidir ve siz, başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan, sadece insan olduğunuz için bu değeri zaten hak ediyorsunuz. Yani herkes gibi siz de biricik ve eşsizsiniz. Her türlü özen ve güzelliği fazlasıyla hak ediyorsunuz.

Kişisel gelişim süreciniz için atılacak ilk adım, kendi kıymetinizin farkında olmaktır. Ruhsal, zihinsel ve bedensel anlamda kendinizi değerlendirmeye tabi tutarken, bu gerçek asla göz ardı edilmemelidir. Kişi, kendisini ve çevresindekileri hak ettikleri değer içerisinde görmelidir.

Bundan sonra gelecek olan aşama, kişinin kendisi ile kuracağı olumlu diyalogdur. Zihinsel, bedensel veya ruhsal özelliklerinizi değerlendirirken, yargılama değil algılama çabası içerisinde olmaktır. Gerçek şu ki, en başta fiziksel özellikler olmak üzere diğer özelliklerin oluşumunda insanın kendi emeği yok denecek kadar azdır. Ne esmer veya sarışın olmak, ne de iri ya da zayıf olmak bireyin kendi elinde değildir. Onun oluşumunu şekillendiren, sonsuz etken söz konusudur. Hiç tanımadığımız atalarımızdan gelen genler, aile, çevre, beslenme vb. birçok faktörün bir araya gelerek oluşturduğu bir sonuçtur fiziki özelliklerimiz. Bu nedenle kişi kendisini herhangi bir niteliğinden dolayı yargılamayı, hele hele olumsuz yargılamayı değil kendi niteliklerini değerlendirmeyi tercih etmelidir. Kendisinde var olan özelliklerle işe başlayıp, onları kendi yaşantısı içerisinde nasıl daha iyiye götürebileceğini anlamaya çalışmalıdır.

Bu aşamada gerekli olan, her insanın mutlaka üstün ve zayıf yönleri olduğu gerçeğini hoşgörüyle karşılayabilmektir. Hiç kimse, kimseden her anlamda üstün değildir. Her insanın bir başkasına göre daha iyi olduğu ya da daha zayıf olduğu yönleri vardır. Asıl olan bireyin bu anlayışla kendisinde bulunan iyi özellikleri daha da geliştirip, zayıf yönlerini güçlendirmek için çabalamasıdır. Bu noktada yapılacak en kötü tercih, kayıtsız ve çabasız kalmaktır. Yani bireyin zayıf yönlerinin verdiği eziklik duygusunu kabullenmesi, ya da güçlü yönlerini geliştirme çabası içerisine girmemesidir.

Her insan kendisinde bulunan nitelikleri işleyip – geliştirmek ve insan olmanın hakkını vermekle yükümlüdür. İnsanın insan olarak sahip olduğu değer bunu gerektirir. Bu da ikinci aşamadır ki; birey insan olma onurunu yaşatabilmelidir. Bu iki temel nokta, yeterince algılanabilirse kişisel gelişim ve değişim süreci doğal olarak başlayacaktır. Çünkü insan kendi kıymetini algılayabilecek ve daha iyi bir insan olma çabasının zorunluluğunu görecektir.

Gelişim sürecinin başarısı hoşgörü ve olgunlukta yatar. Burada kastedilen bireyin kendisine yönelik hoşgörüsü ve olgunluğudur. Yani kişinin hataları ya da eksikliklerini olgunlukla karşılayabilmesidir. Hiçbir birey hatada ve eksiklikte yalnız değildir. Her insanın yetemediği yetişemediği durumlar söz konusudur. Bu nedenle hatalar ya da eksiklikler bireyin önünde aşılmaz bir dağ oluşturmamalıdır. Kişi bu yetersizliklere takılıp kalmamalıdır. Birey eksikliklerini olgunluk ve hoşgörü içerisinde yeniden şekillendirip, daha iyiye yönlendirmesi gerektiğini unutmamalıdır. Varlıklarını kabul edip onları güzele ve iyiye doğru işlemelidir. Yoksa hoşgörü ve olgunluktan kasıt, hatayı ve eksikliği kabullenip kalmak, hele hele onları değişmez süreçler olarak görmek değildir.

Kişi üstün ya da zayıf yönlerini bu bakışla tespit etmeye çalışmalıdır. Her iki niteliğin de doğal olduğunu içselleştirerek, eksiği iyiye ve güzele, iyi ve güzeli de daha iyi ve daha güzele doğru geliştirme çabası içerisinde olmalıdır.

Tanınan ve bilinen bir çevrede bir yerden başka bir yere gitmek, yabancı olduğunuz bir yerde, bir yerden başka bir yere gitmekten çok daha kolay ve zahmetsizdir. Bilmek ve tanımak, yeterlilikleri ve eksiklikleri gözlemleyebilmek, amaç ve hedeflere ulaşma aşamasının olmazsa olmaz kuraldır.

Kişinin kendisini olabildiğince iyi tanıması kendisiyle ilgili alacağı kararların başarılı olmasında temel unsurdur. Kişi kendisini tanımak kaydıyla ancak yapabileceklerinin doğru bir biçimini oluşturabilir.

Nasıl ki bardakların alabilecekleri su miktarları şekil ve büyüklüklerine bağlıysa ve konacak su miktarı bu ölçülere göre belirlenirse, insan da ancak kendi ölçüleri dâhilindeki sorumlulukları ve hedefleri başarabilir. Bunun içinse yapılması gereken, mümkün olduğunca kişinin kendisini tanıyabilmesi, üstün ve güçsüz yanlarını belirleyebilmesidir. Kişi üstün yanlarını belirleyebilirse, bu özelliklerini daha fazla geliştirebilir ve beklentilerini daha üst düzeyde elde edebilir.

Eğer birey eksik yanlarını görebilirse, bunların getireceği olumsuzluklardan sakınabilir ve eksikliklerini gidererek, bu olumsuz özelliklerini daha olumluya çevirebilir.

İşte bütün bu çabaların sonuca ulaşabilmesi, kişinin kendisini olabildiğince iyi tanımasıyla mümkündür.